Engelli Yürek

 ~ENGELLİ YÜREK~


O gün bir haber aldık. Sonrasında ise babam ve annem,memlekete çok sevdikleri, kardeş gibi gördükleri bir akrabamızın cenazesine gittiler alel acele.Ablam, ben ve küçük kardeşim kalmıştık evde. Gittikleri yer çok sapa bir köy müş. Ve orada da telefon çekmezmiş.Gittiklerinin ikinci günü evi aradı babam. Kesik kesik birkaç cümle kurdu. Tek anlayabildiğimiz, iyiliğin gizli yapılanı makbul olduğu için herkesten gizlediği, fakir bir adamcağız varmış babamın  yemek götürdüğü. Hergün ona yemek götürmemi istemişti benden.Sadece yemek götürmem ve adres konusunda bir iki kelime duyduk hepsi buydu. Ne kadar arasakta tekrar ulaşamadık sonra babama.


Ablamın, anne babamın yokluğunda işi başından aşkın olduğu için bu görev bana kalmıştı. O adama dair tek bildiğimiz anne babamın odasındaki sehbanın üzerindeki adresti. Ablamın verdiği o yemek tepsisiyle söz konusu eve gittim. Adam pek bir huysuz, kendini beğenmiş, üstelik ne desem bağırıp çağırıyor... Hoş geldin demek yok. Ayağa kalkıp buyur etmek yok.Paşa sanki... Daha odaya adımımı atmadan deli olmuştum adamın tavrına karşı.

-"Ehhh... Muhtaçsan muhtaçlığını bil. Sana yemek getirende kabahat" deyip kapıyı çarpıp çıktım. Öyle sinir etmişti ki beni. Bir kaşık suda boğasım vardı tavrından dolayı. Her sabah ablamın verdiği yemekleri sokaktaki kediye köpeğe verdim. Kimseye de birşey demedim.


Babam ve annem tam yedi gün sonra geldiler eve. Gelir gelmez  babam bana, yemek götürmemi söylediği yaşlı adamı sordu. 

-"Yüzüme bakmayan, sözlerimi duymayan, her söylediğime bağırıp çağıran lanet herifin tekiydi. Böylelerine iyilik yaramaz deyip birdaha yemek götürmedim bende-" dediğimde, babam telaşla çıktı evden. Bende peşinden koştum merak edip. Doğruca o eve gitmiştik. Eve girdiğimde o huysuz adamın açlıktan öldüğünü görmüştük... Babam dövünüyor, ağlıyordu hıçkıra hıçkıra. 

-" Ne yaptın sen Erkan? Yemek götür demedimmi sana.O adam sen küçükken seni evimizde çıkan o büyük yangından kurtaran, seni hayata döndüren adamdı-"dediğinde, kendimi koruma içgüdüsüyle, elimi o yangında yaralan yüzüme değdirerek, büyük bir pişmanlıkla ve korkudan yüzüm bembeyaz olmuş, tir tir titrer bir halde, 

-" Ama lanet adamın tekiydi baba. - "deyiverdim gözlerimden yaşlar boşalarak. Babam yaşlı gözlerle baktı bana o an. 

-" Yüreğini iyice yokla. ne var orda bir bak. Önyargıyla gelmişsin buraya.Hem kör, hem sağır, hem dilsiz, yatalak şu adama ettiğine bak... - "dediğinde öyle büyük bir suçluluk duydum ki... 


Ben on beş yaşımda anladım. Önyargı kör eder görmezsin. Sağır eder duymazsın. Aklını başından alır gerçeği anlamazsın. Yüreğimiz ön yargıyla doluyken bedenimiz diğer insanlara karşı engelli olur...


#Yazar #Suat #Özge

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Milattan önce 4 bin yılında yaşayan Sümer Medeniyetinden elde edilen...

İĶİ KEKLİK TÜRKÜSÜNÜN HİKAYESİ

İlk robot ve otomat sistemlerini tasarlayan bilim insanı: ''El-Cezeri" Çılgın Otomatçı: El-Cezeri