Bazı İnsanlar Merhem Gibidir.

 ~BAZI İNSANLAR MERHEM GİBİDİR.ACINA SÜRERSİN İYİLEŞTİRİR~


Matbaadan çıkıp tüm elektrik direklerine ve ağaçlara kayıp ilanlarını yapıştırmaya başlamıştı yaşlı adam...

-"Oğlumu arıyorum. Tam beş yıldır kayıp. 170 cm boylarında. Kaşında derin bir yara izi bulunan biri.Kumral ve sağ eli bileğinden kesik. Ve çenesinde belirgin bir beni var. Gözleri ise yeşildir. Bulanların yada görenlerin aşağıda yazdığım numaraya ulaşmalarını önemle rica olunur-"yazıyordu ilanda... Belki bin kadar ilanı şehrin bir başından bir başına görülebilecek her yere yapıştırmıştı Nafis bey...


Üç gün sonra ise evin telefonu çaldı. Açtığında ise tereddütle konuşan bir  genç adamın aradığını anlamıştı...

-" Efendim ben adımı bilmiyorum.Sanırım bir kaza geçirdim. Ve hiçbirşey hatırlamıyorum.Ama kayıp ilanlarınızı gördüm. Ve tıpkı beni tarif ediyordu o ilanlar.Belkide siz benim babamsınız... -" dediğinde, Nafis bey heyecanla buluşmak istediğini söyledi genç adama. Ve bir saat sonra şehrin orta yerinde bulunan çoğu zaman genç adamın banklarında uyuduğu parkta buluştular.Daha görür görmez büyük bir sevinçle sarıldı genç adama Nafis bey...

-" Sen benim oğlum Umut'sun. Hiç değişmemişsin. Ne kadar aradım seni bir bilsen. Annen öldükten sonra günlerim seni aramakla geçti... Genç adam ise hiçbirşey hatırlamasada bir ailesi olduğunu öğrendiği için okadar mutluyduki... Gözyaşlarıyla sarıldı babası Nafis beye.Öyle bir sarılmaydıki, sokaklarda geçirdiği soğuk kışları, lokanta önünde aç bekleyip yemek vermelerini umduğu günleri imrendirir gibi sıkı sıkıya sarıldı. Hiç bırakmamacasına hemde...


Hangi kazada koptuğunu bilmediği eli sanki acımıyordu eskisi gibi.Adını ise öyle sevmiştiki. "Umut"sokaklarda birbaşına yaşarken yaşama hevesiyle hayal ettiği bir şeyken, adı olmuştu işte...


Ardınca yürürken babasının,uzun uzadıya da ezberlemişti boyunu posunu, görüntüsünü.Eski bir evin avlusuna girdiklerinde Umut'un dikkatini ilk çeken şey iki isimsiz mezar olmuştu.... Ama ya annesi, yada babasının akrabalarının mezarı olduğunu düşünüp sormamıştı bile... O an önemseyeceği çok daha fazla önemli şeyler vardı çünkü...Yeni hayatı, şirinmi şirin ev, önünde yemyeşil bahçe, ve en önemlisi onu çok önemseyen babası vardı artık... 


Mis gibi kokan elbiseler getirdi oğluna Nafis bey. İkiside okadar mutluyduki. Şehir hamamında yardımsever bir adamın verdiği parayla bir yıl önce yıkandığından bu yana hiç duş alamamıştı. Yeni elbiselerini giyinmeden önce babası banyoyu hazırladı ve yüzündeki gülümseyi bir an bırakmadan duşunu almıştı Umut... 


Ve sonrasında baba oğul güzel bir yemek yediler karşılıklı. Eski günlerden annesinden bahsetti Nafis bey.O anlattıkça kendi hikayesinden okadar etkilenmişti ki Umut...Gece yarısına kadar hiç sıkılmadan dinledi babasını...Sabah ise nefis yumurta kokusuyla uyandı..

-"Hadi bakalım uykucu. Kahvaltı hazır. Bak bugün yaşlı baban hazırladı kahvaltıyı. Ama yarın birlikte hazırlayacağız. Tıpkı eski günlerdeki gibi. Az pişmiş sahanda yumurta yaptım sana-" deyince bir ok gibi fırladı yerinden. Ve babasıyla tadına hiç doyamadığı bir kahvaltı yaptı o sabah... 


Nafis bey tek başına yapmıştı ozamana kadar tüm işlerini.O günden sonra ise oğlunun yardımcı olmasına okadar mutlu olmuştuki... Mesleği sütçülüktü. Üç tekerlekli bisikletiyle civar köylere kadar gider, süt toplar şehre getirip satardı.Şimdi bisikleti Umut sürüyor, o kasada sütleri alıyordu köylülerden...


Yeni hayatına çabucak alıştı Umut.Tehlikeli sokaklardan sıyrılıp babasına kavuşmuştu her ne kadar eski günleri hatırlamasada...Ama eski hatıraları hatırlayabilmesi için hafızasının yerine gelmesini okadar isterdiki... 


Tam yedi yıl mutlu mesut birlikte yaşadılar babasıyla. Fakat mutluluklar ömür boyu sürmüyorduki dünyada... Ve günün birinde Nafis bey hastalanmıştı.Hernekadar doktora gitselerde, bir hastalığı düzelse diğeri nüksediyordu yaşlılığından dolayı... Ve bir gün merdivenlerden yuvarlandı Nafis bey. Ve sonra dahada kötüye gitti durumu. Artık yataktan kalkamadığı gibi hiçbir tedaviyede cevap vermiyordu... Fazlaca rahatsızlandığı bir gün oğlu Umut doktor çağırmak için olanca gücüyle koşarak sokağa çıkmış ve hızla gelen arabayı görememişti o an. Ani bir fren sesiyle araba Umut'a çarpmış. Birkaç metre de ileriye savurmuştu. Ama birkaç sıyrık dışında önemli birşeyi yoktu Umut'un....Fakat doktorun evine giderken başı döner gibi olmuş hayal meyal birşeyler hatırlamaya başlamıştı... Eve geldiklerinde ise doktor artık Nafis beyin işinin kadere kaldığını söylediğinde, yine başı biranda dönmüştü Umut'un. Zihninde birşeyler  canlanmaya başlamıştı... Ve çok eskiyi hatırladı bir anda... 


Bir adamın ona işkence yaptığını.Başına sert birşeylerle vurduğunu hatırladı.Ve elinin bağlandığı zincirden kangren olup kesildiği canlandı biran gözünde. Saatler önce çarpan araba hafızasını yerine getirmişti belliki... Düşündüklerinden emin olmak için babasının çekmecelerini karıştırdığında, birkaç kayıp ilanı daha bulmuştu. Bir ilan kendisini tarif eden yedi sene önceki ilandı... Diğerinde ise, 

-"Kızımı arıyorum... Tam sekiz yıldır kayıp.Çenesinde derin bir kesik izi var. Gözleri mavi ve sarı saçlı. Sol ayağı da belli olacak şekilde aksar. Bulanların yada görenlerin aşağıda yazdığım numaraya ulaşmaları önemle rica olunur-" yazıyordu ilanda. Ve ilanların arasında, Nafis bey ve tıpkı kayıp ilanındaki kız çocuğuna uyan tatlı bir kız çocuğuyla çekilmiş resim vardı... Önlerindeki doğum günü pastasında ise" İYİKİ DOĞDUN KIZIM"yazdığı net bir şekilde belliydi resimde...Kayıp ilanı kağıtlarıyla Nafis beyin odasına gitti sonra karamakarışık düşüncelerle... Ve belkide son anlarını yaşayan adama elindekileri uzatarak.

-"Sen benim babam değilsin. Hatırladım... Benim babam öldü. Üvey babam ise annemden sonra bana çok işkenceler etti.Elimi bağladığı zincirden kangren olduğunda kaybettim. Peki hiçbirşeyim olmadığın halde neden beni aradın? Neden tüm bu oyunları oynadın benimle... Neden beni bu kadar mutlu ettin?Neden oğlum dedin bana? - "diye sorduğunda, yaşlı adamın sakallarına kadar inmişti gözyaşları.... Ve kesik kesik nefes alarak son cümlelerini kurmaya başladı sonrada ...

-" Bu mülk sütçü Kamil'in mülküdür evlat... Ben sokaklarda yaşayan kimsesiz bir çocukken beni arayan babammış gibi tanıttı kendini bana sütçü Kamil bilirmisin? . Senelerdir beni arıyormuş gibi sokaklara kayıp ilanları asmış.İlanlarda da beni tarif etmiş.İlanları okuyanlar bir şekilde  beni sütçü Kamil'in yanına getirdiler. Çok mutlu olmuştum.Bir babam olmuştu hayatta kimsem yokken... O yaşlanıp yatağa düşene kadar onunla mutlu mesut yaşadım.O öldükten sonra da evlendim. Ama çocuğum olmadı. Eşimi ise kanserden kaybettim.Birgün yaşlı babamın çekmecesindeki eski sandıkta bir mektup gördüm. Açıp okuduğumda,"Sevgili yavrum Nafis. Sokaklarda boynu bükük acıyla dolaşan bir çocuk kalmana dayanamadım.Hergün  seni ağlarken görür dayanamazdım. Ben sana baba olmak istedim. Eminim sende bir baban olmasını çok istiyordun. Bunun birtek yolu vardı. Senin özelliklerini yazdığım kayıp ilanıyla seni bulmak... İnsanların yaraları vardır. Bazı insanlar ise merhem gibidir. Acılarına sürülürse iyileştirir"demişti bana.... Ben de sütçü Kamil gibi çaresiz insanların acılarına merhem olmak istedim Umut'um... Dışarıdaki mezarlardan birinde eşim yatar, birinde ise senden önce babası gibi rol yapıp sahiplendiğim bir sokak kızı... Garibim de hastalığına yenik düştü genç yaşında... Sonra seni gördüm birgün sokakta.Birbaşına ve okadar muhtaçtınki... Merhem olmak istedim yaralarına... Umarım eskisi kadar canın acımıyordur yavrum-"dediğinde Umut hıçkırıklarla ağlamaya başlamıştı....Ve öyle bir sarıldı ki Nafis beye. 


Üç gün sonra vefat eden Nafis beyin son isteğini ise yerine getirmişti Umut. Ve Nafis bey evinin önündeki iki mezarın yanına gömülmüştü... O günden sonra da Nafis beyin işini sütçülüğü sürdürdü Umut... Ve bir gün süt dağıtırken sokakta donmak üzere dua eden bir sokak çocuğu görmüştü...


-"Ne olur ALLAH'ım dualarımı kabul et.Anne babam hayatta olmuş olsun. Beni bulsunlar artık. Yoksa ya açlıktan, ya da soğuktan ölüp gideceğim. Bir aile sıcaklığı istiyorum bende-" dediğinde Umut gözyaşlarıyla matbaaya girmiş ve birçok kayıp ilanı bastırmıştı... İlanda ise,

-" Kızımı arıyorum...Yedi yaşlarında. Sağ kolunun dirsek kısmında derin hilal şeklinde bir yanık izi var... Kıvırcık saçlı, ve yanakları belirgin şekilde çillerle kaplı... Bulanların yada görenlerin aşağıdaki numaraya veya adrese ulaşmaları önemle rica olunur ... -" yazıyordu... Çocuğu gözden kaybetmeden ardınca tüm cadde ve sokaklara yapıltırmıştı ilanı...


Akşam saatlerinde ise evin telefonu çalmış ve heyecanla açmıştı telefonu Umut. Telefonda heyecanla gözyaşı döken ilanları okuduğunu anladığı sokak çocuğuna evini tarif etti sonra.... Bir saat geçtiğinde ise evin avlu kapısısından gündüz acılar içinde dua eden, kendini tarif eden ilanlardan babasını arayan kız çocuğu girmişti... O an Umut gözyaşlarıyla bir Nafis babasının mezarına bakıyor, birde soğuktan elleri buz kesmiş aile hasretiyle  içi yanan kız çocuğuna bakıyordu...


Sonra çocuğa doğru koşmaya başladı gözyaşlarıyla... İçinden ise,-"Bazı insanlar merhem gibidir. Acısına sürersen iyileştirir. Bende bu küçük kıza merhem olacağım Nafis babam. -" diye sayıklamıştı gözyaşlarıyla fısıldayarak....


#Yazar #Suat #Özge

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Milattan önce 4 bin yılında yaşayan Sümer Medeniyetinden elde edilen...

İĶİ KEKLİK TÜRKÜSÜNÜN HİKAYESİ

İlk robot ve otomat sistemlerini tasarlayan bilim insanı: ''El-Cezeri" Çılgın Otomatçı: El-Cezeri