BEN BİR SELVİ BOYLU YARDAN AYRILDIM~

 BEN BİR SELVİ BOYLU YARDAN AYRILDIM~

Ailede kan davalarının gereğini yapacak başka hiçkimse kalmadığı için bu yükü üzerine almıştı Feride. Zaten ailenin tek kızı olduğu için babası erkek gibi yetiştirmişti onu... Kan davalı oldukları Demircioğlu ailesinin oğulları Salim'i bulmak için İstanbul'a doğru yola çıkarken babasına belki on defa yemin vermişti.Sadece hastalığının nüksetmesindrn ve biryerde bayılıp kalmaktan korkuyordu.. Ama ne yapıp edecek kanını yerde koymayacaktı... Elinde bir adres ve yanında bir miktar parayla düştü yollara en sonunda... İstanbul Küçükçekmece'de bir küçük otelde kanlısının çalıştığının bilgisini aldıklarından beri yerinde duramıyordu ki zaten... Yol boyu nefretle baktı elindeki adrese...
-"Babanın, ağabeyimi bu hayattan kopardığı gibi, sende göçüp gidrceksin bu dünyadan. Ahdım olsun Salim efendi...-"demişti içinden defalarca.İstanbul'a vardığında ise sorup sotuşturup, Ardahan oteli bulmuştu. Tam otele girip kanlısı Salim'i soracakken ise, arkasından o karanlıkta birileri yaklaşmış, paralarının olduğu çantayı çekip almaya almaya çalışmışlardı Feride'nin elinden... Genç kız bırakmayınca ise yerlerde sürmüşler,hatta epeyde hırpalamışlardı...
-"Hey ne yapıyorsunuz?...Bırakın çabuk...-"diye bir ses işittikten sonra uzun boylu bir genç adamın gaspçıların elinden çantasını alıp, arbedeye girdiğini görmüştü.Genç adam, iki gaspçının karşısında epeyde darbeler almış, yüzü gözü kan içinde kalsada en sonunda onları kaçırmayı başarıp, çantayı almıştı. O karanlıkta Feride'ye uzatırken çantayı,
-"Buralar pek tekin değildir. Dikkat etmelisin-" demişti.Yüzündeki tebessüm dolu ifadeye takılıp kalmıştı Feride...Gözlerini başka tarafa kaçırırken, genç adamın kendisine yardım etme isteğini geri çevirmemişti...Sonra da hastalığı nüksetmiş ve bayılıp kalmıştı... Hastahanede açtığında gözlerini, kendisini gaspçılatın elinden kurtarak genç adamın doktorla birşeyler konuştuğunu görmüştü... Hastahanedrn çıktıklarında ise birlikte otele girmişler, ve genç adam otelde sorup soruşturup, Salim isminde birinin otelde çalıştığını fakat iki ay önce oradan ayrıldığını öğrenmişti... Doğma büyüme Küçükçekmece'de yaşadığını ve eğer isterse kendisine yardımcı olup, aradığı Salim'i birlikte bulabileceklerini söylemişti... Sesi öyle güven veriyorduki.. Yinede Feride ilk gün bu yardım isteğini kabul etmemişti. Ardahan otelde kalmıştı o gece...Sonraki gün otelin karşısında çalıştığını öğrendiği, bir akşam önce kendisini gaspçıların elinden kurtaran ve adının Tahsin olduğunu öğrendiği genç adamı tekrar görmüş ve ısrarlarına karşılık verip yardımını kabul etmişti en sonunda... Hergün koskoca şehirde genç kızın kan davalısı Salim'i arıyorlardı birlikte...
Her sabah otelden çıkınca kendisini bekleyen uzun boylu yakışıklı ve güleç yüzlü delikanlıyı görünce içine ılık ılık birşeyler akmaya başlamışyı Feride'nin.Sırf şehir ekmeği yiyemiyor diye, üç sokak ötede köy ekmeği yapan fırından ekmek getirdiğini görünce öyle garip bir his doğmuştu ki içine... Ailesine mektup göndermek istediğinde, okuma yazması olmadığı için, özenle mektubunu yazıp postlamaya kadar da yardım etmişti.Yüzüne bakılmasından rahatsız olduğunu ve utandığını anlayan genç adamın, hep yere bakarak konuşması bile ne kadar farklı ve anlayışlı bir insan olduğunu anlamaya yetmişti.Kendisini her sabah otelin önünde bekleyeceği saati bir dakika geçirmezdi...Öyle özen gösteriyordu ki Feride ye... Tam bir ay sonra bu ilgi sevgiye dönüşmeye başlamıştı ikisi içinde...
Kan davalısını bulmaya geldiği koca şehirde yüreğinin diğer yarısını bulmuştu Feride...Asla davadan vazgeçmese de,Tahsin'in sevgisine karşılıksız kalmamıştı. Üç ay kaldığı Ardahan otelden memlekete dönmek için ayrıldı. Ve memlekete dönüp tıpkı Tahsinle sözleştikleri gibi beklemeye başladı...Ailesiyle tanıştıracaktı"selvi boylum" diye seslendiği yarini... Aileside biricik kızlarının gönlüne düşen bu iyi yürekli delikanlıyı öyle merak ediyorlardıki.Ve nihayet köyün girişinde görünmüştü araba...
Kahveleri pişirirken yüreği yerinden çıkacak gibiydi Feride'nin... Herzamanki bayılamalarından birini yaşamamak için dualar etti.Ne zaman heyecanlansa başı döner olduğu yerde kalırdı... Hastalığımdan dolayıydı elbette bu bayılmaları... Tahsin anne babası uzun seneler önce öldüğü için çok sevdiği öğretmeni Seval hanımla gelmişti bu hayırlı iş için...
Ve kahvelerde geldiğin de, Seval hanım, ALLAH', ın emri, Peygamberimizin kavliyle kızı istemişti babasından...O an Feride'nin babası genç adamla açık açık konuşmak istemişti.Ve kızının ölümcül bir hastalığı olduğunu, sürekli rahatsızlanıp krizler geçirdiğini eğer bu sebeple evlenme fikrinden cayacaksa hemen o an bırakıp gitmesini istemişti delikanlıdan... Tahsin tereddüt etmeden Feride'yi asla bırakmayacağını söylemiş ve anne babasının elini öpmüştü...
Ve bir hafta sonra güzel bir köy düğünüyle evlendiler.Sonraki günlerde ise,İstanbul'a Küçükçekmece'ye gelmişlerdi... Feride mutluluğu bulsada kan davalısının peşini asla bırakmıyor, hergün eşiyle birlikte sorup soruşturuyordu... Fakat daha evliliklerinin ilk yılında,hastalığı tekrar nüksetmişti Feride'nin...Ateşten havale geçirdiği zamanlarda eşinin gözyaşlarıyla kendisini kucağına alıp banyoya koşarak soğuk suyun altına girdikleri anı hayal meyal hatırlıyordu kendine geldikten sonra...Ve kendisi için ne kadar endişelendiğini gmrdükçe öyle çok mutlu oluyordu ki. Masada yemek yemeğe alışamadığı için kendi elleriyle çok güzel bir yer sofrası yapmaya başladığı gün ALLAH'a böyle bir eşi olduğu için okadar şükretmiştiki... Ve hergün üç sokak yürüyüp sırf Feride seviyor diye köy ekmeği almaktan asla vazgeçmemişti Tahsin... Ve köyündeki kırları özlediği için akşam eve papatyalarla gelmesi daha da çoğaltıyordu şine karşı duyduğu sevgisini... Fakat Feride sonraki aylarda daha da rahatsızlanmaya başlamıştı... Hastahane hastahane dolaştırırken karısının günden güne halsizleştiğini görmesi öyle derinden yıpratıyorduki... En sonunda saçları dökülmeye başlamıştı Feride'nin... Ve daha da halsizleşmiş en sonunda ise yatağa mahkum olmuştu...Yatağında,
-"Ben bir selvi boyku yardan ayrıldım-" türküsünü mırıldanırken,ölüm endişesiyle Tahsin biran bile umudunu kaybetmemeye yeminler ediyordu eşi için..
Her sabah kucağına alırdı Feride'yi. Ve mahalle de dolaştırırdı... Herkes Tahsin'nin eşine karşı olan bu sevgisini gördükçe gıpta ederdi... Doktorlar hastalığın ilerlememesi için en önemli şeyin moral olduğunu söyleyince, işi gücü bırakmıştı Tahsin. Ve eşi Feride'nin köyüne gittiler birlikte... O çok sevdiği kırlarda aylarca gözyaşlarıyla kucağında dolaştırdı eşini... Ve bir bebek gibi baktı ... Üzerine titredi... Ve her hafta gittikleri hastahanede, doktor hastalıkta olumlu sonuçlar olmaya başladığını söylemişti...
Kayınbabasının evinde, Feride günden güne gösterdiği sevgiye, ilgiye bağlı moralle tedavilere karşılık vermeye başlamıştı... Ve günden güne de iyiye gidiyordu... Feride eskisi gibi adımlar atmaya başlamıştı eşinin ellerini tutarak...Ve saçları tekrar çıkmaya başladığında sevinçten bir çocuk gibi ellerini birbirine vurmuştu sevinç gözyaşlarıyla...
Fakat bir sabah Feridenin babası Tahsi'nin paltosunun cebinden düşen bir kimlik bulduğunda bu rüya sonra ermişti... Salim Demircioğlu yazıyordu bu kimlikte.. Ve bu gerçeği öğrenen Feridenin babası sandıktan silahını kaptığı gibi evin önündeki bahçe de Feride'nin ellerinden tutmuş yürümesine yardımcı olan genç adamın karşısına geçip,
-"Çekil kızımın yanından... Kendine bir maske takıp hepimizi kandırdın.Salim Demircioğlu... Baban oğlumu nasıl öldürdüyse sende öleceksin-" dediği an genç adam daha da sıkı tutmuştu eşinin ellerini... Ve sevgiyle gözlerine baktı Feride'nin...Asla korkmuyordu.
-"Seninle tanıştığım ilk gün hastahanede elinde tuttuğun kağıdı okuyup, beni öldürmeye geldiğini anladım Feride.Fakat doktorlar hastalığını söylediğinde seni yaşatabilmek için elimden geleni yapacağıma söz verdim kendi kendime.Seni ilk gördüğüm an sevdim çünkü.O güzel gözlerine sevdalandım... Başka bir yol yoktu... Evet sahte bir kimlikle adımı değiştirdim.Senin için ölebilirdim de. Sırf sen bunu istediğin için, karşına geçip brni öldürmene izin verebilirdim... Ama sevmek biri için ölmek değil, sırf o iyi olsun diye herşeye rağmen yaşayabilmekmiş... Ben seni çok seviyorum Feridem.Uğrunda yaşayacak, seni yaşatabilmek için herşeyi yapacak kadar çok seviyorum .-"dediği an Feride gözyaşlarıyla eşine sarılmış ve babasının eşine çevirdiği silahın önüne geçmişti sonrada.. Babası ise şahit olduklarına karşı daha fazla dayanammaış ve silahi bir kenara fırlatmıştı gözyaşlarıyla...
Tüm bunların üzerinden beş yıl geçmişti..
Bir sabah Salim üç sokak öteden aldığı sıcacık köy ekmeğiyle evinin önüne geldiğinde, eşi Feride'nin o güzel sesiyle,
"Ben bir selvi boylu yardan ayrıldım-" türküsünü söylediğini duymuş ve evin önünde oynayan oğlu Hakan'ın elinden tutup gülümseyerek evlerine girerlerken, papatya buketini oğluna verip, Feride'nin papatyalatı gördüğğnde ne kadar sevinceğini aklından geçiriyordu...
Yazar Suat Özge

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Milattan önce 4 bin yılında yaşayan Sümer Medeniyetinden elde edilen...

İĶİ KEKLİK TÜRKÜSÜNÜN HİKAYESİ

İlk robot ve otomat sistemlerini tasarlayan bilim insanı: ''El-Cezeri" Çılgın Otomatçı: El-Cezeri